Ana içeriğe atla

Antibesinler: Neye denir, Yarar ve zararı nedir

Is There Such a Thing as “Anti-Nutrients”? A Narrative Review of Perceived Problematic Plant CompoundsMakro - mikro besin öğelerinin yanında bitkiler, kronik hastalık riskinde azalma ile ilişkilendirilen polifenoller, karotenoidler, alkaloidler, fitosteroller, terpenoidler, organosülfür bileşiklerinden oluşan biyoaktif bileşenler içerir. Biyoyararlanım dereceleri farklı olmakla birlikte çoğunlukla düşüktür. İnsan metabolizmasındaki işlevleri henüz net değildir. Fakat fazla miktarda, tek başına veya besinden izole kapsül formda tüketimiyle vücutta olumsuz etkileri olabileceği, bazı besin öğelerinin biyoyararlanımını kısıtlayabildiği için anti-besin maddeleri olarak da anılan bazı bileşenlerin karma bir diyetle ılımlı miktarda alımının sağlığa olumlu etkisi olabileceği de düşünülmektedir.

Lektinler hücre büyümesi, hücrenin dış etkenlere karşı korunmasında rol alan bir proteindir. Eritrosit hücrelerinde karbonhidratlara bağlanma yeteneğine sahiptir. Bu nedenle lektine hemaglutinin de denir. Bitki lektinleri en çok tam tahıl ve baklagillerde yoğunlaşır.

Sindirime oldukça dirençli olan lektinler ıslatma, otoklavlama (yüksek basınçta pişirme), kaynatma, çimlendirme ile önemli miktarda azalır. Fasulyede 20 dakika otoklavlama sonuncu tanen dışındaki tüm antibesinler, mercimekte 72 saati aşkın fermantasyon ile lektinin tamamına yakını yok edilmiş. Ancak mikrodalga fırın kullanımı etkili olmamış.

Plant Compounds, Food Sources, and Their Suggested Clinical Implications.

Lektinin sağlık etkileri üzerinde çalışmaları sınırlı ve çelişkilidir. Bazı hayvan deneyleri yüksek doz baklagil lektini ve çiğ baklagil unuyla beslenme bağırsak bütünlüğünde ve B12, lipid, protein emiliminde bozulma ile sonuçlanmış. Ancak bunu destekleyen insan çalışmaları mevcut değil. Öteyandan bazı çalışmalar lektinin kanser tanı ve tedavisine ilişkin kullanımını incelemekte. Baklagiller ve tam tahıllar lektinle birlikte antioksidan ve anti-inflamatuar etkileri olan bileşenlerde içerir. İnsan ve hayvan çalışmaları tam tahıllar ve baklagillerden zengin bir diyetin azalmış inflamasyonla ilişkili bulunduğunu bildirir.

Oksalatlar bir organik asit olan oksalik asitin sodyum, potasyum, kalsiyum, demir ve magnezyum mineralleri ile oluşturduğu suda çözünür ve çözünmez tuzlarıdır. Bitkilerde kalsiyum dengesi, hücre koruma, ağır metal atımıyla ilişkilendirilir. Çözünür oksalatların mineralleri bağlayarak emilimi azaltabileceği, yüksek miktar alımı böbrek taşı oluşumuna neden olabileceği öne sürülür.

Diyet kaynağı çiğ koyu yeşil yapraklı bitkilerdir. Sap, kök besinler, kuruyemiş, baklagil ve tahıl kepeğinde daha az miktar bulunur. Kaynatma ve buharda pişirme ile çözünür oksalat önemli derecede azalır. Ispanak ve pazıda 12 dakikalık kaynatma sonucu %87, buharda pişirmedeyse yaklaşık %45 azalma gözlenmiş. Gece boyu suda bekletme ile beyaz fasulyede yaklaşık %80lik azalma bildirilmiş.

Bir analizde diyet oksalatın böbrek taşı üzerinde çok az etkili olduğu, kalsiyum alımı ile bu riskin azaldığı bildirilmiş. Diğer taraftan hayvansal besinler yüksek riskle ilişkilendirilirken, sezbe tüketimi böbrek taşı riskini azaltmış. Aynı şekilde bu riski düşürdüğü belirtilen çay, oksalattan zengin olmasına karşın içerdiği polifenol gibi biyoaktif bileşenlerin taş oluşumunu önleyici etkisi olabilir. Diyet potasyum, magnezyum ve fitatın da böbrek taşı oluşumunu azalttığı bildirilir.

Fitatlar inositol hegsafosfat (IP6) olarak da adlandırılan fitik asitin minerallerle oluşturduğu tuzudur. Bitkinin fosfat deposudur. Bağlanma yeteneği sayesinde bitki için antioksidan görevi görür. Fakat bakır, demir, kalsiyum dahil minerallere de kolayca bağlanabildiği, insanlarda sindirilemeden atıldığı için 'antibesin' olarak kabul edilir. En yoğun olarak tam tahıl, baklagil, kabuklu yemiş, tohum ve yalancı tahıllarda (amarant, kinoa..) bulunur.

Tahılların kepek atımı, ıslatma, fermantasyon, filizlendirme, çimlendirme, pişirme fitat miktarını önemli derecede azaltır. 95°C'de 1 saat pişirilen mercimekte %20-80, nohutta %11 oranında azalma görülmüş. Fitat içeren öğünlerin fermente sebzelerle tüketilmesi bağırsak pH değerini düşürerek demir ve çinko biyoyarlanamını farklı derecelerde arttırmış.

Çinko biyoyararlanımını azalttığı birçok çalışma da bildirilmiş olmakla birlikte yaş, boy, kiloya göre fitatın bu etkisi değişiklik gösterir. Demir biyoyararlanımını etkilediği düşünülen yüksek fitat ve lif içeriğini inceleyen bir araştırmada ise, beyaz una kıyasla tam buğday unu ile beslenen hayvan deneklerde daha yüksek demir emilimi saptanmış. C vitamini olarak bilinen askorbik asitin fitat içerikli yemekle alınması da demir (Fe+3) biyoyararlanımı artırabileceği bildirilmiş. 

Fitatlar, serbest radikal oluşumunda kullanılabilen fazla demiri bağlaması açısından antioksidan olarak rol alabilir. Bir çalışmada hem-demir fazlalığı, bozulmuş bağırsak mikrobiyatası ve değişen bağırsak işlevi ile ilişkilendirilmiş. Fitatın böbrek taşı riski, osteoporoz riski ve diş taşını azalttığı, farklı dokularda kireçlenmeyi önlemeye yardımcı olduğu bazı çalışmalarda gösterilmiş.

Guatrojenler tiroid bezinin işleyişini değiştirerek guatr ve diğer tiroid hastalıkları riskini artırabilen çeşitli bileşenlerdir. En çok lahana, hardal ve turpgillerin dahil olduğu Brassica cinsine ait kıvırcık lahana (kale) ve Brüksel lahanada glukosinolat formunda bulunur. Glukosinolat çiğneme, kesme, sindirim işleminde mirosinaz enzimi tarafından tiyosiyanat, izotiyosiynat da dahil çeşitli bileşiklere dönüştürülür.

Yetiştirme ve saklama koşulları da glukozinat miktarını etkileyebilir, pişirme ve fermente ile yoğunluğu azalabilir. 5 dakika buharda pişen brokolide total glukozinat %51 azalmış.

Lahanaların guatrojenik etkisi ilk kez, tüm diyeti lahana olan tavşanlarda gözlenmiş. Bir grup sıçanda saf tiyosiyonat diyeti bir tiroid hormonu olan tiroksin (T4), bazı protein ve nükleik asit seviyelerinde azalma ile sonuçlanmış. Diyete iyot eklenmesiyle bulgular düzelmiş. İnsanlar üzerindeki etkiyi araştıran sınırlı çalışmalardan bazıları iyot eksikliği bulunan yada düşük iyot alan bireylerde guatrojen kaynaklarının tüketilmesini, bozulmuş tiroid fonksiyonu ile ilişkili bulmuş. 

Başka bir çalışmada ise hafif iyot eksikliği bulunan gebe kadınlarda tiroid işlevinin, tiyoziyonat düzeyi ile bir ilişkisi bulunamamış. Bazı meta analiz ve vaka çalışmasında da guatrojenik besin alımı ile tiroid kanseri arasında anlamlı bir sonuç elde edilememiş.

 Guatrojenik bileşik içeren besinler aynı zamanda sağlığa faydalı birçok biyoaktif bileşen de içerir. Amerika'da yapılan çalışmada turpgiller tüketimi, azalan tiroid kanser riski ile ilişkilendirilmiş. Manyok ve lahana ağırlıklı olan geleneksel bir diyette, Batı diyetine göre tiroid kanseri riskinde önemli bir azalma gözlenmiş.

Fitoöstrojenler yapısı bir cinsiyet hormonu olan östrojenle benzer olduğndan bitkisel (fito) östrojen adını almış; izoflavon, lignan, stilben ve kumestrol sınıflarını kapsayan fenolik bileşiklerdir. Obezite, diyabet, kardiyovasküler hastalık (KVH), metabolik sendromunda dahil olduğu kronik hastalıklar üzerinde olumlu etkisi bulunurken, östrojeni taklit ederek endokrin bozucu ajan olarak da davranabilir. Bitkisel besinlerin çoğu farklı miktarlarda fitoöstrojen içerir. İzoflavonlar en çok soya fasulyesinde bulunur. Lignanların diyet kaynağı keten tohumu ve susam tohumudur.

Bağırsak mikrobiyatası ve pişirme işlemleri ile aglikonlara parçalanan fitoöstrojenler vücutta kullanılabilir. Kaynatma ve buharda pişirme, aglikon oluşumunda etkili olmuş. Cheonggukjang, natto, kinema ve tua nao yemeklerinde olduğu gibi soya fasulyesinin fermente edilmesi izoflavon biyoyararlanımını artırabiliceği bildirilmiş.

Kore'de yapılan çalışmada soya izoflavonları, erken ergenlik riski ile ilişkili bulunmuş. Diğer taraftan KVH karşıtı etkisi olduğunu düşündüren araştırma sonuçlarına göre, yüksek izoflavon alımı menopoz döneminde azalmış KVH ile ilişkilendirilmiş. Fitoöstrojenlerin östrojen taklidi üzerine yapılan çalışmalardan bazıları sıcak basması gibi vazomotor menopoz semptomlarında azalma bildirmiş. 

Soyanın prebiyotik yada probiyotik ile birlikte kullanıldığı bir çalışmada LDL ve total kolesterolü azalttığı bildirilmiş. Bir çalışma sonuçlarına göre izaflavon ve soya proteini sistolik kan basıncını önemli derecede düşürmüş. Çalışmalarda soya izoflavon alımı prostat, meme kanseri dahil belirli kanserlerin riskinde azalma ile sonuçlanmış. ABD ulusal sağlık ve beslenme anketi, idrar fitoöstrojenleri ile enfeksiyon belirtici olan C-reaktif protein (CRP) arasında ters bir ilişki olduğunu göstermiş.

Tanenler bitkilerde buruk tat oluşturan polifenolik bileşiklerdir. Suda çözünebilir tanen (gallotanen, elligitanen) ve yoğunlaştırılmış tanen (proantosiyanidin, kateşin tanenler, flavanoller) olarak iki yapıda bulunur. Protein, karbonhidrat gibi büyük moleküllere bağlanarak hücre koruyucu, antioksidan ve antikarsinojenik etki dahil bitkide çeşitli rolleri bulunur. 

Öte yandan bağlanma yeteneği nedeniyle demir (Fe+2), çinko, bakır gibi minerallerin biyoyararlanımım azaltabildiği, bu azalmanınsa bireylere göre oldukça değiştiği bildirilmiş. Kakao, çay, çilek, elma, çekirdekli meyve, baklagiller, kepekli tahıllar dahil bitkisel yiyecek ve içeceklerde yaygın olarak daha çok bulunan yoğunlaştırılmış tanendir.

Proantosiyonidin en fazla bitter çikolatada bulunur. Siyah üzüm başta olmak üzere birçok meyvede kateşin yoğundur. Çay fazlaca araştırılan kateşin kaynağıdır. Antioksidan özellikte epigallo kateşin gallat (EGCG) en fazla Seylan (Ceylon) çayında bulunduğu bildirilir. 

Ceviz, nar gibi bazı meyve ve kabuklu yemişler suda çözünebilir tanen içerir. Pişirme işlemiyle kateşin içeriğinde azalma gözlenmiş. Kabuğu soyulmuş kabuklu yemişlerde fenolik bileşenlerin büyük bir kısmı azalmış. 4-5 dakikalık demlenen çayda kateşin miktarının en yüksek seviyeye çıktığı gözlenmiş.

Tanen açısından zengin besinlerin sık tüketiminin gelişmemiş ülkelerde demir eksikliği anemisini tetikleyebildiği bildirilmiş olmakla beraber demir emiliminde önemli bir etkisi olmadığını gösteren çalışmalarda vardır. Menopoz öncesi kadınlara verilen 4 hafta süreli yoğunlaştırılmış tanen takviyesinin demir seviyesi ve emilimine hiçbir etkisi olmamış. Demirle zenginleştirilmiş yulaf lapasını çayla birlikte tüketen bir grup sağlıklı katılımcıda hem-olmayan demir (Fe+3) emiliminde %37 azalma yaşanmış ancak çay, yemekten 1 saat sonra içildiğinde emilimde azalma olmamış. 

Bazı çalışmalar askorbik asitin, tanenin olumsuz etkisini dengeleyebildiğini göstermiş. Tanenlerin dahil olduğu polifenollerin olumlu etkileri de gösterilmiştir. Japonya' da yürütülen araştırmada toplam polifenol alımıyla KVH ve sindirim hastalıklarından kaynaklı ölümlerin ters ilişkili bulunduğu bildirilmiş. 

Çalışmalarda polifenol alımının tip 2 diyabet, metabolik sendrom, iskemik inme dahil bazı hastalıkların riskinde azalma ile ilişkilendirilmiş. Flavanolden zengin beslenmenin bilişsel işlev, kan basıncı, insülin direnci, lipid peroksidasyonu ve vasküler bozukluğu önemli derecede iyileştirdiği, bağırsak mikrobiyotasını olumlu etkilediği gözlenmiş.

Kaynaklar ve İleri Okuma

Sarwar Gilani, G., Wu Xiao, C., & Cockell, K. (2012). Impact of Antinutritional Factors in Food Proteins on the Digestibility of Protein and the Bioavailability of Amino Acids and on Protein Quality. British Journal of Nutrition, 108(S2), S315-S332. doi:10.1017/S0007114512002371

Arruda de Souza Monnerat, J., Ribeiro de Souza, P., Monteiro da Fonseca Cardoso, L. et al. Micronutrients and bioactive compounds in the immunological pathways related to SARS-CoV-2 (adults and elderly). Eur J Nutr 60, 559–579 (2021). https://doi.org/10.1007/s00394-020-02410-1

Del Bo’ C, Bernardi S, Marino M, Porrini M, Tucci M, Guglielmetti S, Cherubini A, Carrieri B, Kirkup B, Kroon P, Zamora-Ros R, Hidalgo Liberona N, Andres-Lacueva C, Riso P. Systematic Review on Polyphenol Intake and Health Outcomes: Is there Sufficient Evidence to Define a Health-Promoting Polyphenol-Rich Dietary Pattern? Nutrients. 2019; 11(6):1355. https://doi.org/10.3390/nu11061355

Barut Uyar B, Sürücüoğlu MS. Besinlerdeki Biyolojik Aktif Bileşenler. Bes Diy Der [Internet]. 31 Temmuz 2011 [a.yer 07 Temmuz 2021];38(1-2):69-6.

Petroski W, Minich DM. Is There Such a Thing as “Anti-Nutrients”? A Narrative Review of Perceived Problematic Plant Compounds. Nutrients. 2020; 12(10):2929. https://doi.org/10.3390/nu12102929

Di Lorenzo C, Colombo F, Biella S, Stockley C, Restani P. Polyphenols and Human Health: The Role of Bioavailability. Nutrients. 2021; 13(1):273. https://doi.org/10.3390/nu13010273

TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları https://ebideb.tubitak.gov.tr/giris.htm

UYARI! Bu sitenin içeriği bilgilendirme amaçlıdır. Kişisel tıbbi tavsiye verme amacı taşımaz. Sağlığınız ile ilgili tüm sorularınız için sağlık uzmanına başvurmalısınız.

En çok okunanlar

Stresle başetme: Huzuru bulmanın yolu

「 Çözüm roket tasarlayıp fırlatmakta yada bilimde teknolojide değil. Özgüvende cesarette bile değil. Çözüm akılda, kalpte, gönülde. İnanç her neredeyse çözüm orada. Hapsolmuş, kaybolmuş, yalnız çaresiz kalmış, yolunu şaşırmış insanlığın çözümü.. 」

Hayat Boyu Beslenme: Bilinmeyen

「 Tek gerçek bilgelik, hiçbir şey bilmediğini bilmektir. 」

Bilinçli yemek: Aralıklı açlık nedir nasıl uygulanır

Son dönemin en çok araştırma yapılan konulardan biri de açlık . Çoğunluğu hayvanlar üzerinde denenmiş olmakla birlikte çalışmaların verdiği sonuçlar açlık hakkında daha olumlu düşünmeye teşvik ediyor. Daha çok insan temelli araştırmaya ihtiyaç olduğu kesin. Fakat eldeki verilerin önemli bir kısmı en basit ifadeyle, aralıklı açlık ile iyileşen insülin duyarlılığı, azalan büyüme horomonu ve insülin benzeri büyüme faktörü 1 ( IGF-1 ) olduğunu gösteriyor. Bu da daha düzenli kan şekeri, daha az yağ tutulumu ve daha az yaşlanma demek aslında. ( farklı sonuçlar: insülin direnci , artan büyüme hormonu ) Aralıklı açlık nedir? Tıpta aralıklı oruç ( intermittent fasting ), dönüşümlü açlık ve zaman kısıtlı açlık gibi türleri olan bilinçli aç kalma hali. Aslında eskiden beri kültürlerin ve çoğu inancın da bir parçası. Türk kültüründe 'azı karar çoğu zarar' deyişi, İslami bakışta ' insana belini doğrultacak iki lokma yeter, bununla yetinmezse midenin en çok üçte biri yeme

COVID-19: Hastalıkla ilişkili bulunan kriter

Dünya Sağlık Örgütü ( WHO ) tarafından 11 Mart 2020'de küresel salgın ilan edilen yeni koronavirüs hastalığı ( COVID - 19 ) için aşı çalışmaları ve aşıya karşı çelişkili görüşler devam ederken, insanımıza düşen ilk ve öncelikli tedbir kontrollü sosyal hayattır. Pandeminin getirdiği kısıtlamalar alışkanlıkları ve hayat kalitesi n i farklı şekilde etkilemiş olabilir. Fakat pandemi krizi nde süreci kısaltacak başetme yollarıda yok değil. Koronavirüs, diğer viral enfeksiyonlarda olduğu gibi kronik hastalıkların bulunduğu ve bağışıklık sisteminin zayıfladığı durumlarda daha riskli olabiliyor. Bu riskinin azaltılmasında ve bağışıklığı artırmada düzenli orta düzey fiziksel hareket , uygun beslen m e ve kaliteli uyku yu içeren hayat biçimi nin önemli bir rolü olabilir. Koronavirüs salgını içinde yaklaşan ikinci Ramazan ayında orucun , yeterli sıvı alımı, etkili beslenme ve uygun egzersiz ile desteklenmesi bağışıklık sistemini iyileştirebilir . Şuana kadar kanıtlanmış te

Depreme hazırlıklı olmak: Erken uyarı sistemi

D ünyadaki en yoğun üç deprem kuşağından biri, Alp-Himalaya Deprem Kuşağında yer alan bir deprem ülkesi Türkiye 6 Şubat'a depremle uyanır. Depremden saatler sonra yakın uzak birçok ildeki telefonlarda erken uyarı sisteminin yeni bir deprem ikazı vermesiyle saniyeler içinde sarsıntı başlar. Maraş'ı ikinci yıkıcı deprem vurmuştur.

Göbek yağının tehlikesi ve yağ yakmanın matematiği

B el çevresinde göze çarpan bir yağlanma oluşmaya başlamışsa dikkat! Çünkü bu genişleme insulin direncinden, polikistik over sendromuna (PCOS), depresyona, demansa, uyku apnesine, kalp damar hastalıklarına, karaciğer yağlanmasına, kolon, meme, prostat kanserlerine kadar birçok hayati sorun için ihtardır.

Çay: Demleme şekli ve antioksidan etkisi

Türkiye ve dünya genelinde sudan sonra çay , en çok tüketilen içeceklerden biridir. Camellia Sinensis adlı çay bitkisinin yaprakları; soldurma, fermantasyon, kıvırma, kurutma gibi işlemlemlerden geçirilir. İşlem farklılığını göre beyaz, yeşil, matcha , oolong, siyah ve pu-erh çayları elde edilir. Çayda kafein (tein) ve antihipertansif, karaciğer koruyucu, rahatlatıcı, sakinleştirici etkisi olduğu düşünülen, çaya umami tad veren L-teanin ile birlikte 4000 civarında madde bulunur. Fiziksel ve psikolojik sağlık üzerinde olası etkilerinden dolayı EGCG (epi gallo kateşin gallat) çayın en çok araştırılan bileşenlerinden biridir. Antioksidan kapasitesi yüksek bir bileşik olan EGCG, C vitamininden 20 kat, E vitamininden 30 kat daha aktif tir. Bir flavonoid grubu polifenol olan kateşin ve türevleri (EGCG, ECG, EGC, EC); beyaz, sarı ve yeşil çayın temel bileşenleridir. Çayın kendine özgü acı - buruk tadını verir. Oolong ve siyah çay gibi yarı ve tam fermente çay üretimi için gene

Bağırsak Beyin: Mikrobiyota nedir ne yapar

Antik Yunanca'da « küçük asa » anlamına gelen bakterilerin çoğunlukta olduğu, ve mantar, arke, virüsleri de içeren mikroorganizma topluluğuna mikrobiyota , mikro biyom yada mikrobiyal ekosistem adı verilir. İnsan mikrobiyotası ilk, anne karnında - doğum sırasında oluşmaya başlayıp yetişkin insanda, insan hücre sayısının 1.3 - 2.2 katına ve 1.5- 2 kilogram ağırlığı ile insan beyni ağırlığına ulaşır. Deri, ağız, burun, solunum sistemi, sindirim sistemi ve ürogenital sistem dahil vücudun iç ve dış bölgelerinde yaygın olarak bulunurken, bağırsak mikrobiyatası insan vücudundaki en kalabalık yerleşim yeridir, bağırsak florası olarak da adlandırılır. Henüz anlaşılamayan yollarla enterik sinir sistemi (ESS) ve merkezi sinir sisteminde (MSS) etkili olan bağırsak mikrobiyatası ; vitamin (B1, B5, B7, B9, B12, K2), nöro transmiter (serotonin, dopamin, GABA), metabolizma ve iştahı düzenleyen kısa zincirli yağ asitleri ( bütirik asit , propionik asit, asetik asit), konjuge lino

Acı su gerçekleri: Ne kadar su harcıyoruz?

Hepimizin 💧 suya ihtiyacı var ama yeryüzünde suyun sadece % 2️.5 'i tatlı 💧 su yani içilebilir 🚰 su.

Ödem nasıl atılır

Dokularda sıvı birikmesiyle oluşan ödem, periferik olan türünde cilde baskı uygulandığında bir süre çöküp kalan şişliktir. Fazla tuz tüketimi, hareketsizlik, altta yatan bir hastalık, bazı ilaçlar, stres, mens dönemi ( PMS ) ve gebe lik gibi hormonal değişimler, uzun dönem proteinden yetersiz beslenme bu şişliğin nedeni olabilir. Uzun süre inmeyen şişlikte gecikmeden sağlık kuruluşuna başvurmak önemlidir. Nefes almada güçlük, ağrı gibi belirtilerde acil yardım gerekir. En temel tedavi bireye ve mevcut hastalıklarına uygun makro - mikro besin ögeleri ve biyoaktif bileşenleri içeren doğru bir beslenme düzeninin dahil olduğu hayat tarzı değişikliğidir: - Ölçülü ve doğru olmak. Yararlı olanı zararlı yapan miktarıdır. İhtiyaç fazlası olan, yanlış olan bedene maddi ve manevi yük olduğu gibi başka sorunlara da yol açabilir. Bir iki mevsimlik bitkilerin her zaman ulaşılabilir olması talebin yanlış olduğunu gösterir. Daha çok daha büyük ürün hedefiyle ilaçlara boğulmuş, sistemini şa