Ana içeriğe atla

Ürüne para ödemiyorsan, ürün SENsin


「 Müşterilerini 'kullanıcı' olarak adlandıran sadece iki sektör vardır: yasadışı uyuşturucu ve yazılım」
Edward Tufte, The Social Dilemma.

Google, Facebook, Instagram, Youtube, TikTok gibi platformlara para ödemeden uygulamalarını kullanabiliyoruz. Peki bunlar nasıl trilyon dolar ediyor? İşin mutfağında çalışanlar, sosyal medyanın perde arkasını anlatsaydı ne olurdu? The Social Dilemma belgeseli tam da bunu yapıyor. Bu dev şirketlerde çalışmış insanlar, yıllarca gurur duydukları ürünlerin aslında nasıl yavaş yavaş hem zihinlerimizi hem de toplumları bozduğunu fark edip konuşmaya başlıyor:

En başta her şey masum. İnsanları buluşturmak, kayıp akrabaları bir araya getirmek, bağışçı bulmak… Gerçekten işe yarayan, iyi hissettiren bir teknoloji hayali var. Sonra işin içine para ve reklam giriyor. Çünkü: Parayı veren reklamveren. Yani müşteri reklamveren. Satılan şey ise senin dikkatin, vaktin ve davranışların. Davranışında minicik, fark etmediğin değişiklikler.

Bu noktadan sonra hikâye biraz bilim kurgu, biraz korku filmi gibi. Arka planda, dev sunucu odalarında çalışan yapay zekâlar, bizim her tıklamamızı, neye kaç saniye baktığımızı, ne zaman yalnız hissettiğimizi bile kaydediyor. Sonra sistem şunu öğreniyor:
Seni ekranda ne tutar?
Ne görürsen daha uzun kalırsın?
Hangi duygular seni tetikler?
Hangi reklamı görünce tıklarsın?

Amaç basit: Bizi ekranda mümkün olduğunca uzun tutmak. Bunu da insan psikolojisinin zayıf noktalarını kullanarak yapıyorlar. Yani: “Bu insanın düşüncelerini, duygularını şu yöne doğru yüzde 1 kaydırabilirim, kaça satarsın?” pazarı var ortada.

Peki ya neden bırakamıyor bağımlısı oluyoruz? Her aşağı çekişte sayfa yenileniyor, beğeni gelince dopamin fışkırıyor, etiketlenince merakın tavan yapıyor. Böylece bir bakıyorsun, sadece iki dakikacık dediğin telefon iki saatini yutmuş. Stanford’da bunun dersi bile var: İkna etme teknolojisi. Amaç: Davranışı nasıl değiştiririz? Üstelik bu sistemleri yazan mühendisler bile kendi telefon bağımlılıklarıyla boğuşuyor. Neden? Etrafın, seni ekranda tutmak için çalışan binlerce mühendis ve süper bilgisayarla kuşatılmış.

Sonra işin karanlık tarafı belirginleşiyor: Özellikle ergenler ve genç kızlarda depresyon, kaygı, kendine zarar verme ve intihar oranları sosyal medyanın cebimize girdiği yıllardan sonra keskin biçimde yükseliyor. Filtreli fotoğraflar, beğeni sayıları, mükemmel görünme baskısı, milyarlarca yılda gelişen beyinlerimizi birkaç yılda darmadağın ediyor. İnsanlar kendini kötü hissettiğinde, sıkıldığında, yalnız kaldığında hemen telefona sarılıyor. Gerçek sorunla yüzleşmek yerine dijital emzik kullanıyorlar.

Yalan haberler neden bu kadar güçlü? MIT araştırmasına göre Twitter’da sahte haberler, gerçeklerden 6 kat daha hızlı yayılıyor. Sebebi basit: Genelde sıkıcı olan gerçeklere kıyasla komplo, skandal, şok edici başlıklar daha çok tıklanır.Ve algoritma da en çok tıklananı sever. Bu yüzden düz dünya teorileri, aşı karşıtlığı, “korona yalan, 5G öldürüyor” tarzı saçmalıklar milyonlarca insana otomatik öneriliyor. Kimse haydi dünyayı delirtelim diye kod yazmıyor. Ama en çok etkileşim hedefi doğal olarak bizi oraya sürüklüyor.

Aynı anda, algoritmalar bize hoşumuza giden ama bizi kutuplaştıran içerikleri pompalamaya başlıyor. Herkes kendi gerçeklik balonunda yaşıyor, sen haber akışında hep kendi fikrini doğrulayan şeyler gördükçe, karşındaki insana “Nasıl bu kadar aptal olabilir?” demeye başlıyorsun. Çünkü gerçekten senin gördüğünle onun gördüğü dünyalar artık aynı değil. 2,7 milyar insan için 2,7 milyar mini Truman Show gibi.

Bu kutuplaşmanın, komplo teorilerinin ve sahte haberlerin politik sonuçları da oluyor: Seçimler manipüle ediliyor, komplo grupları silaha sarılıyor, Myanmar’dan ABD’ye kadar nefret söylemi gerçek şiddete dönüşüyor.

Tüm bunlar olurken kimse tek kötü adam değil. Asıl sorun, dikkatimizi paraya çeviren iş modelinde. Bu model, bir ağacı kesersen daha değerli, bir balinayı öldürürsen daha kârlı, bir insanın dikkatini sömürürsen en kârlı hale getiren bir sisteme dönüştü. Elektrik, su vergisi gibi bir veri vergisi de yok ki şirketler kısıtlamaya gitsin. Aksine veri toplayan şirketler ne kadar toplarsa o kadar kârlı bir sistem.

Yine de her şey tamamen umutsuz değil. Bildirimleri kapatmak, sosyal medya sürelerini sınırlamak, çocuklara yaş kısıtı koymak, önerilen videolara değil kendi seçimlerimize yönelmek, farklı görüşleri bilinçli olarak takip etmek başlıca önerilenler.

Çözüm önerileri

Ne yapabiliriz?
– Bildirimleri kapat. Hani şu beğeni, etiketleme, öneri tarzı şeyleri.
– Sosyal medya uygulamalarını silmeye bak, tarayıcıdan kısıtlı kullan.
– Gece vakti telefonu elinden düşür, sabah uyanır uyanmaz ekrana bakma.
– YouTube’da önerilen videolara körü körüne tıklama, ne izleyeceğine kendin karar ver.
– Bir haber seni çok sinirlendirdiyse, özellikle iki kere düşün: Bu gerçek mi, yoksa sadece beni kışkırtmak için mi böyle yazılmış?
– Farklı görüşten insanları da takip et, bilgi balonundan çıkmaya çalış.

Çocuklar için:
– Yatmadan en az 30 dakika önce tüm cihazlar görüş alanından uzaklaşsın.
– Liseye kadar sosyal medya kullanımı olabildiğince geciktirilsin.
– Günde kaç saat ekran mantıklı? karar verilsin.


Bu teknoloji düşmanlığı mı? Hayır. Bu sistemde çalışan insanlarda teknolojiyi seviyor: Telefonumdan 30 saniyede araba çağırmak sihir gibi muhteşem, diyor. Sorunsa dikkatini madencilik yapar gibi sömüren, insanı veri yığını gibi gören, seni sana rağmen ikna etmeye çalışan tasarım.

En kritik fikir şu: Teknoloji bir fizik kanunu değil, insan tercihlerinin sonucu. Yani biz yaptık, biz değiştirebiliriz. Ama bunun olabilmesi için önce hepimizin aynı sihrin içinde olduğumuzu fark etmemiz ve, daha iyisini yapabiliriz dememiz gerekiyor. Çünkü bunu başarmak zorundayız.


Kaynaklar ve İleri Okuma:

The Social Dilemma


Uyarı Bu web sitesinin içeriği bilgilendirme amaçlıdır ve kişisel tıbbi tavsiye verme amacı taşımaz. Sağlığınızla ilgili tüm sorularınız için sağlık uzmanına başvurmalısınız.

hayatboyubeslenme Hayat Boyu Beslenme

En çok okunanlar

Stresle başetme: Huzuru bulmanın yolu

「 Çözüm roket tasarlayıp fırlatmakta yada bilimde teknolojide değil. Özgüvende cesarette bile değil. Çözüm akılda, kalpte, gönülde. İnanç her neredeyse çözüm orada. Hapsolmuş, kaybolmuş, yalnız çaresiz kalmış, yolunu şaşırmış insanlığın çözümü.. 」

Hayat Boyu Beslenme: Bilinmeyen

「 Tek gerçek bilgelik, hiçbir şey bilmediğini bilmektir. 」

Bilinçli yemek: Aralıklı açlık nedir nasıl uygulanır

Son dönemin en çok araştırma yapılan konulardan biri de açlık . Çoğunluğu hayvanlar üzerinde denenmiş olmakla birlikte çalışmaların verdiği sonuçlar açlık hakkında daha olumlu düşünmeye teşvik ediyor. Daha çok insan temelli araştırmaya ihtiyaç olduğu kesin. Fakat eldeki verilerin önemli bir kısmı en basit ifadeyle, aralıklı açlık ile iyileşen insülin duyarlılığı, azalan büyüme horomonu ve insülin benzeri büyüme faktörü 1 ( IGF-1 ) olduğunu gösteriyor. Bu da daha düzenli kan şekeri, daha az yağ tutulumu ve daha az yaşlanma demek aslında. ( farklı sonuçlar: insülin direnci , artan büyüme hormonu ) Aralıklı açlık nedir? Tıpta aralıklı oruç ( intermittent fasting ), dönüşümlü açlık ve zaman kısıtlı açlık gibi türleri olan bilinçli aç kalma hali. Aslında eskiden beri kültürlerin ve çoğu inancın da bir parçası. Türk kültüründe 'azı karar çoğu zarar' deyişi, Japon adalarında 'hara hachi bunme' (腹八分目) yani 'midenin (onda) sekizlik kısmı' olarak tercüm...

Depreme hazırlıklı olmak: Erken uyarı sistemi

D ünyadaki en yoğun üç deprem kuşağından biri, Alp-Himalaya Deprem Kuşağında yer alan bir deprem ülkesi Türkiye 6 Şubat'a depremle uyanır. Depremden saatler sonra yakın uzak birçok ildeki telefonlarda erken uyarı sisteminin yeni bir deprem ikazı vermesiyle saniyeler içinde sarsıntı başlar. Maraş'ı ikinci yıkıcı deprem vurmuştur.

Göbek yağının tehlikesi ve yağ yakmanın matematiği

B el çevresinde göze çarpan bir yağlanma oluşmaya başlamışsa dikkat! Çünkü bu genişleme insulin direncinden, polikistik over sendromuna (PCOS), depresyona, demansa, uyku apnesine, kalp damar hastalıklarına, karaciğer yağlanmasına, kolon, meme, prostat kanserlerine kadar birçok hayati sorun için ihtardır.

COVID-19: Hastalıkla ilişkili bulunan kriter

Dünya Sağlık Örgütü ( WHO ) tarafından 11 Mart 2020'de küresel salgın ilan edilen yeni koronavirüs hastalığı ( COVID - 19 ) için aşı çalışmaları ve aşıya karşı çelişkili görüşler devam ederken, insanımıza düşen ilk ve öncelikli tedbir kontrollü sosyal hayattır. Pandeminin getirdiği kısıtlamalar alışkanlıkları ve hayat kalitesi n i farklı şekilde etkilemiş olabilir. Fakat pandemi krizi nde süreci kısaltacak başetme yollarıda yok değil. Koronavirüs, diğer viral enfeksiyonlarda olduğu gibi kronik hastalıkların bulunduğu ve bağışıklık sisteminin zayıfladığı durumlarda daha riskli olabiliyor. Bu riskinin azaltılmasında ve bağışıklığı artırmada düzenli orta düzey fiziksel hareket , uygun beslen m e ve kaliteli uyku yu içeren hayat biçimi nin önemli bir rolü olabilir. Koronavirüs salgını içinde yaklaşan ikinci Ramazan ayında orucun , yeterli sıvı alımı, etkili beslenme ve uygun egzersiz ile desteklenmesi bağışıklık sistemini iyileştirebilir . Şuana kadar kanıtlanmış te...

Çay: Demleme şekli ve antioksidan etkisi

Türkiye ve dünya genelinde sudan sonra çay , en çok tüketilen içeceklerden biridir. Camellia Sinensis adlı çay bitkisinin yaprakları; soldurma, fermantasyon, kıvırma, kurutma gibi işlemlemlerden geçirilir. İşlem farklılığını göre beyaz, yeşil, matcha , oolong, siyah ve pu-erh çayları elde edilir. Çayda kafein (tein) ve antihipertansif, karaciğer koruyucu, rahatlatıcı, sakinleştirici etkisi olduğu düşünülen, çaya umami tad veren L-teanin ile birlikte 4000 civarında madde bulunur. Fiziksel ve psikolojik sağlık üzerinde olası etkilerinden dolayı EGCG (epi gallo kateşin gallat) çayın en çok araştırılan bileşenlerinden biridir. Antioksidan kapasitesi yüksek bir bileşik olan EGCG, C vitamininden 20 kat, E vitamininden 30 kat daha aktif tir. Bir flavonoid grubu polifenol olan kateşin ve türevleri (EGCG, ECG, EGC, EC); beyaz, sarı ve yeşil çayın temel bileşenleridir. Çayın kendine özgü acı - buruk tadını verir. Oolong ve siyah çay gibi yarı ve tam fermente çay üretimi için gene...

Bağırsak Beyin: Mikrobiyota nedir ne yapar

Antik Yunanca'da « küçük asa » anlamına gelen bakterilerin çoğunlukta olduğu, ve mantar, arke, virüsleri de içeren mikroorganizma topluluğuna mikrobiyota , mikro biyom yada mikrobiyal ekosistem adı verilir. İnsan mikrobiyotası ilk, anne karnında - doğum sırasında oluşmaya başlayıp yetişkin insanda, insan hücre sayısının 1.3 - 2.2 katına ve 1.5- 2 kilogram ağırlığı ile insan beyni ağırlığına ulaşır. Deri, ağız, burun, solunum sistemi, sindirim sistemi ve ürogenital sistem dahil vücudun iç ve dış bölgelerinde yaygın olarak bulunurken, bağırsak mikrobiyatası insan vücudundaki en kalabalık yerleşim yeridir, bağırsak florası olarak da adlandırılır. Henüz anlaşılamayan yollarla enterik sinir sistemi (ESS) ve merkezi sinir sisteminde (MSS) etkili olan bağırsak mikrobiyatası ; vitamin (B1, B5, B7, B9, B12, K2), nöro transmiter (serotonin, dopamin, GABA), metabolizma ve iştahı düzenleyen kısa zincirli yağ asitleri ( bütirik asit , propionik asit, asetik asit), konjuge lino...

Acı su gerçekleri: Ne kadar su harcıyoruz?

Hepimizin 💧 suya ihtiyacı var ama yeryüzünde suyun sadece % 2️.5 'i tatlı 💧 su yani içilebilir 🚰 su.

Aralıklı açlık: Sağlık etkileri

Uluslararası Hastalık Sınıflama ( ICD-11 ) kılavuzunda 5A00–5D46 kodlu Endokrin, Nutrisyonel ve Metabolik Hastalıklar sınıfında yer alan metabolik sendrom; artmış bel çevresi, yüksek kan basıncı, yüksek trigliserit, düşük HDL, bozulmuş açlık kan şekeri gibi faktörlerden en az üçünü içeren bir modern zaman sağlık sorunudur.  Genetik eğilim bir neden olmakla birlikte, temelinde masabaşı işlerle yaygınlaşan hareketsiz hayat, hazır besin zincirlerine bağımlı ve/ veya gereğinden fazla ve sağlıksız beslenmenin neden olduğu insülin direnci yatar. Bu sorunun önlenmesinde temel yöntem ise stres , si ga ra , al k ol üçlüsünden uzak, fiziksel olarak hareketli ve beslenme düzeninin de planlandığı hayat tarzı değişikliğidir. Toplumda yaygın bazı kanser türlerini de tetikleyebilen metabolik sendromun tedavisinde aralıklı açlık , yararlı bir etki oluşturabilir. Başlangıç ve bitiş zamanına göre aralıklı açlık iki sınıfa ayrılır: Şafakta başlayıp günbatımında biten, çoğunlukla insanların...