B
iraz şeker ihtiyaçtır ve tolere edilebilir. Az miktarın öyle büyük sorunlara yol açması pek olası değildir, fakat özellikle fruktoz içerikli gıdanın uzun süre tüketiminin yüksek tansiyonla
bağlantılı olduğu görülmüştür. Peki şeker kan basıncını nasıl artırır?
Çalışmalar, fruktozun tek bir porsiyonda bile, insnlarda sistolik, diyastolik ve ortalama kan basınçlarını saatler içerisinde önemli ölçüde artırdığını ortaya koydu. Özellikle yüksek fruktozlu mısır şurubu gibi kaynaklardan uzun süreli fruktoz tüketimi, hipertansiyon ve ilgili hastalıklar dahil olmak üzere artan kardiyovasküler riskle ilişkilidir. Çalışmalar, kalorilerinin %10 ila %20'sini serbest fruktoz olarak tüketen deney hayvanlarının bir hafta içinde tuza duyarlı hipertansiyon geliştirdiğini göstermiştir. Aşırı şeker alımı, kan damarlarının astarı olan endotele zarar vererek damar tonusunu düzenlemedeki rolünü bozabilir. Bu endotel disfonksiyonu, damar gevşetici vazodilatörler ve damar daraltıcı vazokonstriktörler arasındaki dengeyi bozarak vazokonstriksiyonun artmasına ve daha yüksek kan basıncına yol açar. Üstelik, şeker kaynaklı oksidatif stres, endotel hasarını ve hipertansiyon gelişimini daha da kötüleştirir.
Glikoz gibi basit şeker grubundan olan meyve şekeri - fruktoz tüketildiğinde, öncelikle karaciğerde metabolize edilir. Şeker metabolizmasının ana hattı glikolizdir. Glikolizde aynı zamanda ATP yani enreji üretilir. Glikozun aksine, fruktoz glikolizin hız sınırlayıcı adımını atlayarak hızlı metabolize edilir. Bu durumda daha çok ATP üretimi ve yıkımı ile ADP'nin dönüşümünü artırarak pürin adlı nükleotidlere çevrilir. Bu pürinler nihayetinde ksantin oksidaz tarafından ürik aside parçalanır. Bozulmuş böbrek atılımıyla birleşen bu süreç, hiperürisemiye yol açarken aynı zamanda bu ürik asit yüksekliği, kan damarlarını gevşetmeye ve kan basıncını düşürmeye yardımcı olan önemli bir vazodilatör olan nitrik oksit üretimini engeller. Nitrik oksit sentezini bozarak vasküler dirence neden olabilir ve kan basıncını yükseltir. Yüksek fruktozlu diyet, böbreklerde glikoz taşıyıcı 9 ve ürat taşıyıcı 1 gen ifadesini artırarak deney hayvanlarında serum ürik asit seviyelerinin yükselmesine neden olur. Anti-inflamatuar ve antioksidan özellikleriyle bilinen bitki kaynaklı bir polifenol olan resveratrol, bu etkilere karşı koyabilir. Çalışmalarda, resveratrol tedavisi, yüksek fruktozla beslenen bu hayvanların böbreklerindeki bu iki taşıyıcının protein seviyelerini önemli ölçüde azaltmıştır.
Vasküler direnç, kan akışının dolaşım sisteminde hareket ederken karşılaştığı direncin ölçüsüdür ve öncelikle kan damarı çapı, uzunluğu ve kan viskozitesi gibi faktörlerden etkilenir. Poiseuille yasası ile matematiksel olarak tanımlanır. Bu yasaya göre direnç, damarın yarıçapının dördüncü kuvvetiyle ters orantılıdır ve kanın viskozitesi ve damar uzunluğuyla doğru orantılıdır. Periferik direnç, periferik kan damarlarının çapını ayarlayarak ve çeşitli organlara ve dokulara kan akışı dağılımını değiştirerek kan basıncını etkiler. Hipertansiyon gibi durumlar, kronik vazokonstriksiyon veya endotel disfonksiyonu gibi faktörler nedeniyle artan periferik dirençle ilişkilendirilirken, aşırı vazodilatasyon şok gibi durumlarda tehlikeli derecede düşük kan basıncına yol açabilir.
İkinci bir yol olarak, vücutta yüksek fruktoz seviyelerinin kronikleşmesi, hücrelerin insüline daha az tepki vermesine neden olan insülin direncine yol açabilir. Bu durum hiperglisemi ve insülinin yükselmesine yol açar. Hiperinsülinemi, çeşitli mekanizmalar yoluyla hipertansiyonu şiddetlendirir. Örneğin, insülin böbreklerde sodyumun geri emilimini uyararak kan hacmini ve basıncını yükseltir. Ayrıca yükselen insülin seviyeleri sempatik sinir sistemini aktive ederek kalp hızını ve vazokonstriksiyonu yani damar daralmasını dolayısıyla kan basıncını artırır. Dahası insülin damarı oluşturan vasküler düz kas hücrelerinin proliferasyonunu yani hızla çoğalmasını tetikleyerek vasküler direncin artmasına neden olabilir. Ayrıca yüksek fruktoz tüketimi ile ilişkili olan insülin direnci, glikoz taşıyıcı 9 ve ürat taşıyıcı 1 gen ifadesini ekspresyonunu daha da artırır.
Ek olarak fruktoz,
emilim sırasında, örneğin bağırsak hücreleri enterositlerde kullanıdığı glikoz transporter 5 taşıyıcısı sodyumun da daha çok taşınmasına dolaylı sebep olarak kan basıncını artırabilir. Kısmende
böbrek proksimal tübüldeki fruktozun hem glikoz transport hem dr sodyum bağlı glikoz taşıyıcılarından yeniden emilimi yoluyla tuza duyarlı hipertansiyona yol açar. Dahası, işlenmiş gıdalarda sıklıkla fruktozun yanında bulunan yüksek sodyum içeriği, kan basıncı üzerindeki etkisini artırabilir. Fruktoz, bağırsak ve böbreklerde
tuz emilimini artırıp metabolizması insülin direnci ve artan sodyum tutulumu gibi durumlara yol açarken
tuz alımı ayrıca vücudun fruktoz üretimini uyararak hipertansiyonu şiddetlendiren bir geri bildirim döngüsü oluşturabilir.
Ayrıca yüksek fruktoz kardiyovasküler hastalıklarla bağlantılı kötü kolesterol olarak bilinen LDL kolesterolün birikimi ile sonuçlanır. Glikozun aksine, fruktoz iştahı o kadar etkili bir şekilde bastırmaz, bu da potansiyel olarak aşırı tüketime yol açar ve bu olumsuz etkileri şiddetlendirir. Genel olarak yüksek şeker tüketimi, hipertansiyon için önemli risk faktörleri olan kilo alımına ve obeziteye eğiimi artırır. Vücutta artan yağlanma sonucu genişleyen yağ dokusunun beslenmesi için daha fazla kana ihtiyaç duyulur ve bu da kan basıncını artırır. Bu yağ dokusu, sempatik sinir sistemini uyaran hormonları salgılar ve bu da damarları kasarak kan basıncını artırabilir. Ayrıca yağ dokusu, endotel disfonksiyonuna ve vasküler hasara neden olan iltihaplanmanın öncüleri proinflamatuar sitokinleri salgılar. Bununla birlikte çalışmalar fruktozla beslenen sıçanların kontrol hayvanlarıyla ağırlıkta hiçbir fark olmamasına rağmen hipertansiyon, hipertrigliseridemi, hiperürisemi, hiperinsülinemi ve hafif böbrek hasarı geliştireceğini göstermiştir.
Yukarıda bahsedilen şeker ve fruktoz ilave şeker olarak hazır paket ürünler ve hızlı tüketim ürnlerinde bulunan yüksek fruktozlu mısır şurubu dahil katkı maddeleridir. Fruktoz içeren 12 farklı şeker kaynağının kan basıncı üzerindeki etkilerini değerlendirmek için bir araştırmada 5.213 katılımcıyla yapılan 93 çalışmanın meta analizi değerlendirilmiştir. Bu çalışmalarda katılımcılara 2 ila 26 haftalık süreler boyunca çeşitli şeker fruktoz meyve içerikli yiyeceklerden değişen dozlar verilmiş, %100 meyve suyu ve meyvenin ılımlı dozlarda tüketiminin kan basıncı üzerinde yararlı etkiler gösterdiği ve hem sistolik hem de diyastolik kan basıncında azalma sağladığı görülmüştür. Tersine, ilave şeker içeren karışık kaynakların yüksek dozları tansiyon artışına yol açmaktadır. Şekerle tatlandırılmış içecekler dahil olmak üzere tatlandırılmış gıdanın kesilmesi kan basıncında azalma ile sonuçlanmıştır.
Öte yandan genel olarak meyve ve sebzelerin kan basıncıyla karmaşıkbir ilişklisi vardır. Meyve ve sebzeler çoğunlukla kalp sağlığı söz konusu olduğunda favoriler arasında yer alır. Potasyum, lif, nitrat ve antioksidanlarla dolu olan bu ürünler, kan basıncı yönetimi için çok sayıda fayda içerir. Ancak işler burada ilginçleşir çünkü birkaç meyve ve sebze türleri, kendilerine özgü fitokimyasal bileşimleri nedeniyle kan basıncını artırıcı potansiyel etkilere sahip olabilir.
Örneğin meyan kökü latince adıyla Glycyrrhiza glabra, 11β-hidroksisteroid dehidrogenaz tip 2'yi inhibe eden ve kortizol aktivitesini artıran glisirizinik asit içerir. Yükselen kortizolun sodyum tutulmasına neden olması meyan kökünü potansiyel olarak kan basıncını yükseltebilen besinler arasına dahil eder. Bunun yanında zaten yaygınlıkla bilinen bazı sebzeler, özellikle konserve veya salamura olanlar, yüksek sodyum içerdiğinden bu durum sıvı tutulmasına ve kan hacminin artmasına neden olabilir.
Kan basıncının potansiyel olarak yükselten bazı metabolik yollar vardır. Örneğin belirli fitokimyasallar bu yollarda etklidir. Bazı meyve ve sebzeler, kan basıncı düzenlemesini karmaşık şekillerde etkileyebilecek fitokimyasallar içerir. Tam mekanizmalar tam olarak anlaşılmamış olsa da, bu etkileşimler duyarlı bireylerde kan basıncının yükselmesine katkıda bulunabilir. Tiraminde hipertansiyonla ilişkili olarak anılmaktadır. Eskitilmiş peynir ve tütsülenmiş etler gibi fermente gıdalarda bulunan tiramin, vazokonstriktör olan norepinefrinin salınımını tetikleyerek kan basıncında geçici bir artışa neden olabilir. Meyve ve sebzelerde genellikle yüksek miktarlarda bulunmasa da avokado ve muz gibi bazı çeşitler eser miktarda içerir. Daha bilinen bir örnek ise kahve ve çay gibi içeceklerde bulunan kafeindir. Kafein sempatik sinir sistemini uyararak kan basıncını yükseltebilir. Ve tabiki tüm bu faktörlerden etkilenme düzeyi bireysel değişkenlik gösterir. Çünkü genetik ve metabolik farklılıklar bulunmaktadır. Bu, bireylerin çeşitli diyet bileşenlerine nasıl yanıt verdiğini etkileyebilir ve bazılarını belirli meyve ve sebzelerin potansiyel kan basıncını yükseltici etkilerine karşı daha duyarlı hale getirebilir.
Kan basıncını yükseltme potansiyeline rağmen, bu besinlerin genel sağlık yararları genellikle bu endişelerden daha ağır basar. Çeşitli meyve ve sebzeler kan basıncını düzenlemeye yardımcı olan potasyum, lif ve antioksidanlar gibi temel besinler açısından zengindirler. Örneğin, potasyum minerali sodyum seviyelerini dengelemeye yardımcı olur ve pancar gibi sebzelerde bulunan nitratlar kan damarı işlevini artırır. Flavonoidleri ve antosiyaninleriyle bilinen turunçgiller ve meyvelerin de kan basıncını düşürdüğü gösterilmiştir. Muz, patates, domates, ıspanak ve fasulye iyi potasyum kaynaklarıdır. Potasyum böbrekler yoluyla sodyum atılımını teşvik ederek kan hacminin azalmasına ve kan basıncının düşmesine katkı sağlar.
Nitrat zengini sebzelerden olan pancar, yapraklı yeşillikler ve kereviz nitrat bakımından zengindir. Nitratlar, kan damarlarını gevşeten ve kan basıncını düşüren güçlü bir vazodilatör olan nitrik okside dönüştürülür. Lif, insülin duyarlılığını iyileştirir ve bağırsak sağlığını destekleyerek kan basıncını düşürmeye katkıda bulunur. Antioksidanlar, kan damarlarına zarar verebilen ve hipertansiyona tetikleyebilen reaktif oksijen türlerini söndürerek oksidatif stresle savaşır.
Domatesler potasyum, lif ve antioksidan ve karotenoid olan likopen de dahil olmak üzere antioksidanlar açısından zengindir. E vitamininden 10 kat daha yüksek antioksidan aktiviteye sahip güçlü bir oksijen söndürücü olan likopenin hem sistolik hem de diyastolik kan basıncını azalttığı bildirilmiştir. Bir çalışma, yüksek kardiyovasküler riske sahip yaşlı yetişkinlerde üç yıl boyunca domates tüketiminin kan basıncı ve hipertansiyon riski üzerindeki etkisini değerlendirmiştir. Daha yüksek domates tüketiminin özellikle 1. derece hipertansiyonu olanlarda diyastolik kan basıncıyla ters orantılı olduğunu göstermiştir.
Genel metabolizmasına bakıldığında fruktoz, bağırsak ve böbrekte tuz emilimini artırır ve hücre içi anjiyotensin oluşumunu artırır. Buna karşılık, tuz kaynaklı ozmolarite geri bildirimindeki artışlar fruktoz üretimini oluşturarak hipertansiyon gelişiminde
birlikte çalışır. Fruktoz ise meyvelerde ve şurup gibi ilave şekerlerde bulunur. Her ikisi de fruktoz içermesine rağmen, şekerli gıdalar yüksek fruktoz içeriği ve hızlı emilimi nedeniyle hipertansiyon gibi metabolik sorunlarla ilişkilendirilirken, lif ve faydalı besinler açısından zengin olan bütün, taze meyveler metabolik sağlığı iyileştirir.
Kaynaklar ve İleri Okuma:
Forester, B. R., Zhang, R., Schuhler, B., Brostek, A., Gonzalez-Vicente, A., & Garvin, J. L. (2024). Knocking Out Sodium Glucose-Linked Transporter 5 Prevents Fructose-Induced Renal Oxidative Stress and Salt-Sensitive Hypertension. Hypertension (Dallas, Tex. : 1979), 81(6), 1296–1307. https://doi.org/10.1161/HYPERTENSIONAHA.123.22535
Zhang R, Jadhav DA, Kim N, Kramer B, Gonzalez-Vicente A on behalf of the Kidney Precision Medicine Project. (2024) Profiling Cell Heterogeneity and Fructose Transporter Expression in the Rat Nephron by Integrating Single-Cell and Microdissected Tubule Segment Transcriptomes. International Journal of Molecular Sciences. 25(5):3071. https://doi.org/10.3390/ijms25053071
Siddiqui SH, Rossi NF. Acute Intake of Fructose Increases Arterial Pressure in Humans: A Meta-Analysis and Systematic Review. Nutrients. 2024; 16(2):219. https://doi.org/10.3390/nu16020219
Yanai H, Adachi H, Hakoshima M, Iida S, Katsuyama H. (2024) A Possible Therapeutic Application of the Selective Inhibitor of Urate Transporter 1, Dotinurad, for Metabolic Syndrome, Chronic Kidney Disease, and Cardiovascular Disease. Cells. 13(5):450. https://doi.org/10.3390/cells13050450
Murcia-Lesmes, D., Domínguez-López, I., Laveriano-Santos, E. P., Tresserra-Rimbau, A., Castro-Barquero, S., Estruch, R., Vazquez-Ruiz, Z., Ruiz-Canela, M., Razquin, C., Corella, D., Sorli, J. V., Salas-Salvadó, J., Pérez-Vega, K. A., Gómez-Gracia, E., Lapetra, J., Arós, F., Fiol, M., Serra-Majem, L., Pinto, X., Ros, E., … Lamuela-Raventós, R. M. (2024). Association between tomato consumption and blood pressure in an older population at high cardiovascular risk: observational analysis of PREDIMED trial. European journal of preventive cardiology, 31(8), 922–934. https://doi.org/10.1093/eurjpc/zwad363
Komnenov D, Al-Hadidi M, Ali H, Al-Jamal M, Salami K, Shelbaya S, Tayeb K, Domin D, Elhamzawy R. (2024) Dietary Fructose and Sodium Consumed during Early Mid-Life Are Associated with Hypertensive End-Organ Damage by Late Mid-Life in the CARDIA Cohort. Nutrients. 16(7):913. https://doi.org/10.3390/nu16070913
Løchen M. L. (2024). One tomato a day may keep the doctor away. European journal of preventive cardiology, 31(8), 920–921. https://doi.org/10.1093/eurjpc/zwad393
Eren, O. C., Ortiz, A., Afsar, B., Covic, A., Kuwabara, M., Lanaspa, M. A., Johnson, R. J., & Kanbay, M. (2019). Multilayered Interplay Between Fructose and Salt in Development of Hypertension. Hypertension (Dallas, Tex. : 1979), 73(2), 265–272. https://doi.org/10.1161/HYPERTENSIONAHA.118.12150
Uyarı Bu web sitesinin içeriği bilgilendirme amaçlıdır ve kişisel tıbbi tavsiye verme amacı taşımaz. Sağlığınızla ilgili tüm sorularınız için sağlık uzmanına başvurmalısınız.
hayatboyubeslenme
Hayat Boyu Beslenme